Etiket arşivi: ÖYKÜ

TARİH /// LEVENT ERTÜRK : HESSY LEVINSONS TAFT’IN ÖYKÜSÜ

KAYNAK : https://leventerturk1961.wordpress.com/2015/08/19/hessy-levinsons-taftin-oykusu/

Nazi iktidarı döneminde “Halkı Aydınlatma Ve Propaganda Bakanlığı” yapan Dr Paul Joseph Goebbels, gerçek bir Alman Aryan (Ari ırk) bebeğinin nasıl olması gerektiğini gösteren bir yarışma düzenledi. Yarışmaya bir sürü bebeğin fotoğrafı gönderilmişti. Bunlardan bir tanesi çok beğenildi. Kafasında beyaz kukuletası ile, gözlerini iri iri açmış, tombul yanaklı, sağlıklı bir kız çocuğuydu bu. Kızın resmi, Nazilerin ailelere yönelik bir yayını olan Sonne Ins Haus (Evdeki Güneş) dergisinin kapağında kullanıldı. Hatta Nazilerin çeşitli kartpostallarında, diğer propaganda materyallerinde de ideal Aryan ırkının sembolü olarak kullanıldı. Almanlar, üstün ırklarının temsilcisi olan bu çocukla övünüyorlardı.

Fakat, bilmedikleri bir şey vardı.

Fotograftaki bebek Hessy Taft isminde bir Yahudi kızıydı.

Dergi kapağı

1935 yılında, Yahudilere yönelik baskı ve dışlamaların dozu artmaya başlamıştı. Bir kaç yıl sonra ise, tarihe Kristallnacht olarak geçen gecenin ardından toplu katliamların ve soykırımın yolu açılacaktı. Henüz işler bu seviyeye gelmemişken, Hessy Taft’ın annesi Pauline Levinsons, kucağında 6 aylık bebeği ile Berlin’deki bir fotograf dükkanına girdi. Minik kızın bir portre resmi çekildi. Annesi Pauline Levinsons resmi çerçeveletti ve piyanosunun üstüne koydu. Hessy’in anne ve babası müzisyendiler. Fakat sonra Yahudi oldukları için çalıştıkları yerlerden kovuldular. Kızın babası, müzisyenliği mecburen bırakmış, kapı kapı dolaşarak satıcılık yapmaya başlamıştı. Resmin çekilmesinden bir süre sonra, eve gelen bir temizlikçi kadın, kızın resmini Nazilerin çıkardığı bir derginin kapağında gördüğünü söyledi. Çok emindi, dergideki kız kesinlikle piyanonun üstünde duran resimdeki kızdı. Pauline temizlikçi kadına biraz para verdi ve dergiyi satın alıp getirmesini istedi. Gerçekten de Nazi aile dergisindeki resim kendi kızının resmiydi. Kadın bunun üzerine hemen fotografçıya gitti ve dergiyi gösterip hesap sordu:

Bu da ne böyle ? Kızımın resminin bu dergide işi ne ?

Fotografçı, perdeleri ve kapıları kapattı, sonra durumu açıkladı.

Bana geldiler ve elimdeki en iyi 10 bebek resmini Nazilerin düzenlediği bir güzellik yarışmasında kullanılmak üzere istediler. Başka fotografçılardan da resim istemişler. Onlara senin kızının resmini de verdim.

Ama biz Yahudiyiz !

– Evet, Nazilerle dalga geçmek istedim.

Bayan Taft konu hakkında bilgi veriyor.

Böylece, Hessy Taft’ın resmi Nazilerin düzenlediği yarışmaya katılmış ve kaderin garip bir cilvesi olarak birinci seçilmişti. Kızın ailesi çok korkmuştu. Bebeklerinin Yahudi olduğu anlaşılırsa başları ciddi şekilde derde girebilirdi. Kızı eve kitlediler ve çok gerekmedikçe dışarı çıkarmadılar. Bu şekilde, Naziler kızın gerçek kimliğini öğrenemediler.

1938 yılında Hessy Taft’ın babası Gestapo tarafından tutuklandı. Neyse ki, Nazi partisi üyesi olan bir dostlarının aracılığı ile kurtarıldı. Kendilerine Nazi partisi içinden birinin yardım etmesi tuhaf görünebilir. Fakat şunu unutmamak gerekir, partinin yükseliş süreci içinde pek çok insan daha iyi gelir ve sosyal konum elde etmek için harekete katılmıştı ve bunların için de nadir de olsa, yapılanları onaylamayanlar fakat korkudan ses çıkaramayanlar vardı. Aile eğer Almanya’da kalsalar öldürülecekleri kesindi. Önce Letonya’ya kaçtılar, sonra Paris’e gittiler. Burda Fransız direnişçilerin yardımı ile tutuklanmaktan kurtulup Küba’ya gittiler. 1949 yılında ise Amerika’ya taşındılar. Elbette bu seyahatler, benim burda iki üç satırla yazmam kadar kolay olmamıştı.

Derginin orijinal sayısı inceleniyor…

Aradan uzun yıllar geçtiğinde Hessy Taft büyüdü ve bir kimya profesörü oldu. Kendi öyküsünün unutulmaması için, resminin bulunduğu dergiyi İsrail’deki Yad Vashem – Soykırımı Anma Müzesine bağışladı ve onlara öyküsünü anlattı. Alman Bild dergisinin bir muhabiri ile yaptığı söyleşide:

Şimdi, bu yaşananları hatırladıkça gülüyorum, dedi. Ama eğer Naziler gerçek kimliğimi öğrenselerdi hayatta kalamazdım.

Taft ayrıca, kendisini Nazilerden intikam almış gibi hissettiğini ve memnuniyet duyduğunu da belirtti.

Propaganda bakanı Joseph Goebbels

İnsanları toplu halde ölüme gönderen üst düzey Nazi subaylarının akibetleri ise hiç iyi olmadı. Bazıları öldürüldüler, bazıları ise kendilerini öldürdüler. Goebbels ailesi de bundan kurtulamadı. Her şeyin bittiğini anladıklarında, karısı Magda altı çocuğunu siyanürle zehirledi, sonra karı koca intihar ettiler. Goebbels’in önceden verdiği bir emir gereği, SS askerlerinden biri vücutlarına defalarca ateş ederek ölümlerini kesinleştirdi.

MOSSAD DOSYASI /// FERHAT ÜNLÜ : BİR TEKNOLOJİK CASUSLUK ÖYKÜSÜ

"Mossad’ınbilgi gücü, katsalarla yürüttüğü operasyonlardan çok sayanimleri kullanma becerisine dayanır. Mesela Siemens’te çalışan biri, gerektiğinde şirketin tüm sırlarını İsrail Servisi ile paylaşır. Bu da İsrail’e devasa bir küresel bilgi akışı sağlar." Bu cümleler, on yıl kadar önce görüştüğüm bir istihbaratçıya ait. İstihbaratçının söylediklerinin daha iyi anlaşılması için ‘katsa’ ve ‘sayanim’ terimlerini açıklamak gerekiyor. Katsa, İsrail Gizli Servisi Mossad’ın saha operasyonlarını yöneten görevlilere verilen isim. Sayanimler ise dünyanın herhangi bir yerinde ihtiyaç duyulduğunda bilgi alınan ya da bir operasyonda kullanılan Musevileri anlatmak için kullanılan İbranice bir terim. İstihbaratçının sözünü ettiği Siemens çalışanı, bir sayanim idi ve gerektiğinde firmasının gizli bilgilerini ülkesinin istihbarat teşkilatına servis ediyordu. İstihbaratçı, Siemens örneğini, İsrailli istihbaratçılardan dinlediği gerçek bir olaya dayanarak vermişti. Geçtiğimiz günlerde Alman Gizli Servisi BND’nin, ABD’nin elektronik istihbarat kuruluşu NSA (Ulusal Güvenlik Teşkilatı) ile yürüttüğü ortak bir çalışma kapsamında, Siemens’in casusluk yaptığını tespit ettiği yönünde haberler okuyunca istihbaratçının anlattıklarını anımsadım. Haberlere göre Siemens, Rusya’ya istihbaratçılıkta kullanılan bir komünikasyon teknolojisi satmıştı. Siemens sözcüsü, iddialar üzerine basına yaptığı açıklamada Ruslarla yapılan alışverişle ilgili bilgi vermekten kaçındı.

ABD-ALMANYA İTTİFAKI

Gelelim BND ve NSA’in neden bu kadar yakın çalıştığı sorusunun cevabına… BND Başkanı Gerhard Schindler, geçenlerde Almanya’da Federal Meclis’te kurulan Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede istihbarat alanında NSA’e bağımlı olduklarını itiraf etti. Schindler, NSA ile BND arasındaki işbirliğinin zaruri olduğunu da savundu. "NSA bizim rakibimiz değil, partnerimizdir" diye de ekledi. Hatta bir adım daha ötesine geçerek "Biz NSA’e bağlıyız, onlar bize bağlı değil" dedi. ABD-Almanya arasındaki istihbarat ittifakını bozmak isteyen Rusya, iki yıl önce, himayesindeki eski CIA ve NSA çalışanı Edward Snowden üzerinden ABD’nin Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de aralarında bulunduğu siyasetçileri dinlediğini gösteren belgeleri sızdırmıştı. Meclis’teki NSA Komisyonu zaten ABD’nin Almanya’daki istihbarat faaliyetlerini araştırmak için kurulmuştu. Taşları yerine oturtmak için bütün bunların ne anlama geldiğini birkaç cümleyle özetleyelim: NSA ve BND, Siemens’i Ruslara teknoloji sattığı gerekçesiyle istihbari ablukaya alıyor.

Ruslar da Snowden üzerinden NSA ile BND’nin arasını açmak için ABD’nin Almanya’yı dinlediğini sızdırıyor. Bunlardan hangisinin önce olduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak her halükârda ABD ve Almanya’nın istihbarat teşkilatlarının arasını açmaya çalışmak Ruslar açısından akıllıca bir hamle. Bu arada yine istihbarat bağlantılı iki ayrı Siemens açıklaması var ki, onlardan da bir iki cümleyle bahsetmek elzem. Eski CIA ve NSA yöneticisi Michael Hayden, İranlıların, uranyum zenginleştirme programı için Siemens tarafından geliştirilen bir teknolojiyi kullandığını söylemiş ve bununla ilgili çalışma yaptıklarını açıklamıştı. Edward Snowden da 2014 Ocak’ında, Alman televizyon kanalı ARD ile yaptığı bir söyleşide, "Eğer Siemens’te ABD’nin ulusal menfaatlerine faydalı bilgiler varsa Amerikalılar bu bilgileri alırlar" demişti. Uzun lafın kısası, Almanya merkezli pek çok istihbarat öyküsünde bütün yollar Siemens’e çıkıyor. Siemens’in adının karıştığı istihbarat savaşı öykülerinde Almanya, ABD, Rusya ve hatta İran’ın konumu aşağı yukarı belli. Muamma olan kısım, İsrail’in bütün bu operasyonlarındaki rolü. Muammayı çözmek için de, yazının başındaki cümlede yer alan bilgileri araştırmakla işe başlamak galiba en doğrusu.