Günlük arşivler: 18 Ağustos 2015
ARAŞTIRMA DOSYASI /// ERDAL AKALIN : İlluminati !..
1 Mayıs 1776 tarihinde hukuk profesörü Adam Weishaunt ve Baron von Knigge tarafından kurulan örgüt, ‘Aydınlanmış Olanlar’ anlamını taşımaktadır. Siyonist bir kurumlaşma olduğuna inanılmaktadır. Bazılarına göre de masonik bir örgütlenmedir.
Kuruluş amaçları;
– İnsanların düşünce özgürlüklerini desteklemek;
– İnsanları dinsel dogmatik düşüncelerden arındırmak,
– Newton’un tanımladığı pozitif bilim geliştirmelerini teşvik etmek, olarak tanımlanmıştır.
Üyeleri gizli tutulmuş olup, ilk üye sayısı on iki kişidir. Sonraları üye portföyü genişletilmiş ve 80 kişiye çıkarılmıştır. Üst düzey üyeler takma isimlerle anılır. Örneğin; kurucu üye olan Adam Weishaunt, ‘Spartacus’ olarak bilinir.
Kendilerini Dünya’nın Kontrol Merkezi olarak tanımlayan örgütlenme, 1874 tarihinde siyasi amaçlı çalışmaları olduğu kabul edilerek kapatılmıştır.
19. yy başında ünlü Alman filozofu Hegel’in aralarına katılımı sonrası İlluminati yeniden canlanmış ve Hegel’in ‘tez-antitez’ kuramı doğrultusunda amaçlarını yeniden gözden geçirir olmuşlardır. Yeni tezleri; Yeni Dünya Düzeni olarak şekillenmiştir.
Kendi örgütlenme sürecinde İtalya’ya gelmişler ve Katolik Kilisesi’nin egemenlik saydığı dogmatik kural ve inançları değiştirmeye çalışmışlar ve Vatikan’ı ikna etmek istemişlerdir.
Halen on tepe yönetici ve altlarında 300 kadar alt kadronun yer aldığı örgütlenme, özellikle askeri, ekonomik ve yönetsel faaliyetleri ile dikkati çekmiştir.
Aralarında bazı A.B.D. Başkanları dâhil, birçok önemli siyasetçiyi ve Hollywood dâhil bazı sanatçıları barındırdığına inanılır. Bu nedenle de birçok komplo teorisine dâhil edilen bir örgüt olarak bilinirler.
İsimleri bilinmeyen ancak tahmin edilebilinen on üst düzey liderinin yuvarlak masa şövalyeleri gibi ortak kararlar aldıklarına inanılır. Ki, bu on liderin mali güçlerinin toplamının, dünyanın yüzü aşkın ülkesinin mali güçlerinin toplamından daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Örneğin; lider kadrosunda adı sıklıkla geçen Rockfeller’in uluslararası bankaların ve bazı büyük petrol şirketlerinin büyük hissedarı olduğu kabul edilmektedir.
İlluminati’nin yeni amacının; Yeni Bir Dünya Düzeni ve Tek Dinli Bir Dünya Toplumu olduğu fikri yaygın inanıştır.
Bu amaçları doğrultusunda dünya ülkelerinin yönetim modellerine ve siyaset aktörlerine müdahale ettikleri kabul görmektedir.
Özellikle çıkmış olan veya çıkarılmasına katkıları bulunan savaşların sonrasında ortaya çıkan düzensizlikleri kendi amaçları için yönlendirdiklerine inanılmaktadır. Amaç bellidir, Tek Dünya İlkesi üzerinde uzlaşmak!
Faaliyetlerinin dünya vatandaşlarınca kolayca anlaşılması amacı ile Hollywood sinema endüstrisi, hatta çizgi film yapımcıları, bilgisayar oyunu kurgulayan elektronik sanayi uzmanları ve müzik dünyası ile şarkıcılar sıklıkla bu amaç için kullanılır. Kabul edilen ana amaç için algı yaratmaktır tüm bunlar.
İlluminati, son dönemler özellikle Orta Asya ve Hazar bölgesinin enerji kaynakları ile yakından ilgilenmektedir. Bu projeleri için A.B.D., Rusya, Çin, İran ve hatta Türkiye oyun masalarındaki aktörlerdir.
Şimdi şöyle bir yorum yaparsam, sizce yanlış ve fantastik bir komplo iddiası olarak karşılanabilir mi; acaba ülkemiz çok yakından ilgilendiren ve Sayın Tayyip Erdoğan’ı eş-başkan unvanı ile göreve atayarak gerçekleşmesine çalışılan BOP, bir İlluminati projesi olabilir mi?!.
Erdal Akalın (18.08.2015)
PKK DOSYASI : PKK telsizlerinde operasyon paniği
Türk jetlerinin Kuzey Irak’taki PKK hedeflerine düzenlediği operasyonların yarattığı panik havası teröristlerin telsiz konuşmalarına yansıdı. Başbakan Davutoğlu’na sunulan telsiz görüşmelerinde örgüt üyelerinin, “Hepimizi tek tek biliyorlar” ifadeleri kullandığı öğrenildi
Sınırötesinde ve yurtiçinde operasyonlara hedef olan PKK’nın telsiz görüşmelerine panik havası yansıdı. İstihbarat birimleri tarafından Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sunulan teröristler arasındaki telsiz görüşmelerinde örgüt üyelerinin, “hepimizi tek tek biliyorlar”, “sokağa çıkınca izliyorlar” gibi ifadeler kullandığı öğrenildi. Ceylanpınar’da iki polisin evlerinde uyurken kafalarından vurularak şehit edilmelerinin operasyonların başlamasının ana gerekçesi olduğu vurgulanırken, PKK’nın önce saldırıyı üstlenip sonra kendi kontrollerinde olmayan bir yapı tarafından yapıldığına dair açıklamaları yaşanan paniğin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Başbakan Davutoğlu’na sunulan telsiz konuşmaları ve istihbarat raporlarına göre ise ik polisin şehit edilmesi, “tartışmasız” PKK tarafından organize edildi.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde Kobani (Ayn-el arab) eylemleri sırasında yaşananlar üzerine güvenlik bürokrasisinde başlatılan görevden alma operasyonları, Suruç patlamasının ardından yaşanan süreçte yeniden gündeme geldi.
Süreç 6-7 Ekim ile başladı
Milliyet’in güvenlik kaynaklarından edindiği bilgiye göre, 6-7 Ekim’de yaşanan Kobani eylemlerinin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından etkisiz kaldığı tespit edilen vali, emniyet müdürleri ve il Jandarma komutanlarıyla ilgili detaylı bir çalışma yapılması talimatı verildi. Çalışma kapsamında hazırlanan raporlarda bazı illerde, “paralel örgüt yapılanması”; bazı illerde ise, “kontrolde zorlanılarak yetersiz kalındığı” için eylemler ve terörle mücadelede etkisiz kalındı.
Bu süreçte Mardin, Şırnak, Gaziantep, Diyarbakır valileri ile 54 ilçe emniyet müdürü, bazı kaymakamlar ile il jandarma komutanları görevden alındı. Kaynaklar, bu görevden almaların ardından bölgede, “düzenin sağlanması” ve “talimatların uygulanmasında”; “ciddi bir fark ortaya çıktığını” vurgulanırken, değişim yapılan illerde güvenlik açısından problemlerin en az seviyeye indiğine dikkat çekildi.
Son olarak Diyarbakır Emniyet Müdürü için kararname hazırlandı. Kaynaklar, “Süreçte etkin mücadelenin bu değişimlerden kaynaklandığına” vurgu yaptı. Davutoğlu’nun da bilgisi dahilinde 6-7 Ekim Kobani olaylarında başlayan sürecin ardından bölgede önemli bir değişim de tamamlanma aşamasına gelmiş oldu.
PKK’lılar panikte
Örgütün, “derin ve yoğun bir panik” içinde olduğu istihbarat raporlarına yansıdı. Davutoğlu’na da sunulan örgütün telsiz görüşmeleri de örgütteki yoğun panik havasını gösterdi. Teröristlere telsiz üzerinden operasyonlara karşı talimatlar verilirken, “hepimizi tek tek biliyorlar”, “sokağa çıkınca izliyorlar” gibi kayıtlar olduğu görüldü. İstihbarat raporlarında, PKK’nın önce iki polisin şehit edilmesini üstlenip bir hafta sonra da, “kendi kontrollerinde olmayan grubun” yaptığını açıklamasının da bu paniğin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. İstihbarat raporları ve telsiz konuşmalarına göre Ceylanpınar’da iki polisin şehit edilmesi olayı; “tartışmasız” PKK tarafından organize edildi. (Kıvanç El/Milliyet)
IŞİD DOSYASI : 10 başlıkta Türkiye ile ABD arasında IŞİD’e karşı mücadele mutabakatı
Türkiye ile ABD arasında yapılan mutabakata göre Adana-İncirlik “lojistik”, Batman “keşif” ve Diyarbakır-Pirinçlik ise IŞİD’e karşı üs olacak. Üsler, Türkiye’nin arasının iyi olmadığı Mısır ve İsrail’e kapalı olacak. Diğer koalisyon ülkelerinin hangilerinin olacağını ABD karar verecek. PYD zamana bırakıldı. Suriye lideri Esad için henüz plan yok. Özgür Suriye Ordusu ise istihbarata eklenecek, Suriye sınırda güvenli bölge kurulacak.
Habertürk gazetesinden Bahar Bakır ve Murat Gürgen, Irak Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı Türkiye ile ABD arasında yapılan mutabakatın detaylarını haberleştirdi. Bakır ve Gürgen’in bugünkü Habertürk’te çıkan haberleri şöyle:
Habertürk, ABD ile Türkiye arasında IŞİD’le mücadele konusunda imzalanan mutabakatın şifrelerini açıklıyor. Taraflar, Türkiye’deki üslerin yabancı uçaklara ve askerlere açılması konusunda anlaşma sağlarken, IŞİD’den arındırılacak bölgeye yerleştirilecek unsurlar ile PYD ile Esad’ın konumlarına ilişkin müzakereler sürüyor. 10 soruda mutabakatın ve ABD ile devam eden görüşmelerin şifreleri şöyle:
1- GÜVENLİ BÖLGE KURULACAK MI?
Cerablus-Azez hattında 110 kilometrelik IŞİD’den arındırılmış bölge oluşturulacak. Uluslararası hukuktaki güvenli bölge statüsünü taşımasa da bu bölgedeki Suriyelilerin can güvenliği sağlanmış olacak. Koalisyon güçlerinin operasyonlarına Suriye müdahale etmediği için hem havadan hem karadan güvenliği sağlanan bir arındırılmış bölge oluşacak. Bu konuda taraflar anlaştı.
‘GÜVENLİ ‘ DEĞİL ‘ARINDIRILMIŞ BÖLGE’
2- IŞİD’DEN ARINDIRILMIŞ BÖLGE NASIL SAĞLANACAK?
ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin IŞİD’i süpürerek boşalttığı alanda, ılımlı muhaliflerin kontrolü ele geçirmesi sağlanacak. Ilımlı muhalifler olarak öne ÖSO çıkıyor. Bu konuda da anlaşma sağlandı.
3- DEMOGRAFİK YAPI NASIL KORUNACAK?
IŞİD’den arındırılmış bölgeye özellikle Türkmen güçlerinin yerleştirilmesi üzerinde duruluyor. Türkiye, bu talebi masaya koydu. Böylece PYD’nin Kürt kantonlarını birleştirerek demografik yapıyı bozma girişimi engellenecek. Halen ABD, PYD’den istihbarat desteği alıyor. Bu istihbarat ağına ÖSO da eklenerek Türkmen ve Arapların hedef alınması riski ortadan kaldırılacak.
İŞTE IŞİD’DEN ARINDIRILMIŞ BÖLGE! İŞTE IŞİD’DEN ARINDIRILMIŞ BÖLGE!
4- IŞİD’DEN TEMİZLENECEK BÖLGEYE MÜLTECİLER GERİ DÖNECEK Mİ?
İsteyen mülteciler, IŞİD’den arındırılmış bölgeye yerleşecek. Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgası gündeme gelirse, mülteciler bu bölgeye yerleştirilecek. Bu bölgeye kurulacak kamplarda yaşayacak olan mülteciler, zamanı geldiğinde evlerine dönebilecek. Bu konuda da mutabık kalındı.
5- ÇEKİÇ GÜÇ BENZERİ OLUŞUMA GİDER Mİ?
Şu anki yapının Çekiç Güç’le bir benzerliği bulunmuyor. İleride, Esad uçaklarının bölgeyi tehdit etmesi halinde uçuşa yasak bölge uygulaması söz konusu olabilir. Çekiç Güç görüşmelerini yürüten dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı emekli Büyükelçi Uluç Özülker, “O dönemde güvenli bölge, oradaki Kürtlerin güvenliği için kuruldu. Oysa bugün kurulması istenen güvenli bölge, Türkiye’nin kendisine saldırılmasını önlemek ve mültecilerin yolunu kesmek içindir. Sonuç olarak Çekiç Güç’le bunun uzaktan yakından ilgisi yoktur” dedi. Çekiç Güç Eşkomutanı olarak görev yapan Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş da “Esad rejiminin tehdidi olursa, belki o zaman uçuşa yasak bölge oluşturulabilir. O zaman Esad’a ‘Bu bölgeye 10 kilometreden fazla yaklaşan uçağını vururuz’ denebilir” diye konuştu.
6- TÜRKİYE HANGİ ÜSLERİNİ NE AMAÇLA AÇACAK?
Diyarbakır Üssü, muharip savaş uçaklarının konuşlanması ve Suriye’ye yönelik bombardımana katılması için açılacak. Malatya’daki ABD radar üssü ve Batman Üssü’nde konuşlanacak insansız hava araçları harekâta istihbarat katkısı sağlayacak. İncirlik lojistik üs olacak. Bu konuda anlaşma sağlandı.
7- TÜRKİYE’NİN ÜSLERİNİ HANGİ ÜLKELER KULLANAMAYACAK?
Türkiye ve ABD’nin ortak kararıyla açılacak olan üslerde, koalisyon güçleri ve bölge ülkeleri yer alacak. Koalisyon güçleri arasında, Türkiye’nin diplomatik ilişkisinin olmadığı ülkeler bulunuyor. Bu çerçevede koalisyon üyesi olan Mısır ve İsrail’e üsler açılmayacak. Asker ve uçak getirecek ülkelere de Türkiye, ABD ile ortak karar verecek.
8- IŞİD’E KARŞI PYD/YPG DESTEKLENECEK Mİ?
Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin PYD/YPG’ye ilave bir katkı vermesi beklenmiyor. ABD ise karada IŞİD’e karşı mücadelede PYD’yi etkin bir şekilde kullandığından lojistik ve silah desteği vereceğini açıkça söylüyor. Bu konu, Türkiye ile ABD arasındaki müzakerelerin en hassas noktasını oluşturuyor. Görüş ayrılıklarının giderilmesi zamana bırakıldı.
9- ESAD’A KARŞI OPERASYON YÜRÜTÜLECEK Mİ?
ABD ile varılan mutabakat sadece IŞİD’i kapsıyor. ABD, önceliği IŞİD ile mücadeleye veriyor. Şu an Esad’ın indirilmesine yönelik bir plan yok.
10- ABD İLE YENİ BİR ANLAŞMA İMZALANACAK MI?
Bakanlar Kurulu kararının imzalanmasıyla yürürlüğe giren mutabakat çerçevesinde üslere, ABD askeri ve uçakları her an konuşlanabilir. Diğer ülkeler, ABD ile müzakereler sonrasında üsleri kullanabilecek. Bunun için de TBMM’nin kabul ettiği tezkere yeterli görülüyor. Ülkelerle, ayrı bir anlaşma imzalanmayacak.
ARAŞTIRMA DOSYASI /// ARMAĞAN KULOĞLU : YANLIŞ POLİTİKALAR TERS TEPTİ
Armağan KULOĞLU
01 Ağustos 2015 Cumartesi 00:00
Yıllardır uygulanan yanlış politikaların ters tepmiş, ancak reçetesi ağır da olsa artık doğrular görülmüştür. Ancak bu doğruların, iktidarın kendisinin zarar görmesinden sonra gündeme geldiği de gerçektir.
Cemaat ittifakı çöktü
Gülen Cemaati yapılanmasına, başta yargı ve emniyet olmak üzere, devlet kademelerinde yer verilmiştir. Cemaatle ittifak içinde hareket edilmiş, ona imkân ve fırsat verilmiş, desteklenmiştir. Cemaat özellikle TSK’nın itibarsızlaştırılması, Türk Milleti’nin gözünden düşürülmesi için kullanılmıştır. Bu yolla sözde askeri vesayetin kaldırılarak, ideolojik düşüncelerinin ülke yönetimine uygulanması planlanmıştır.
Bu yanlış, yalan, düzmece uygulama, cemaatin okları kendisine dönene kadar devam etmiş, o tarihten itibaren paralel devlet olarak nitelendirdikleri yapıyla, kendilerine zarar verdiği için, mücadele içine girilmiştir. Yapılanma derindir. Mücadele devam etmekte, daha da devam edeceği beklenmektedir.
TSK üzerinde uygulanan psikolojik harekât ve yargı süreci çok can yakmış ve acımasız olmuştur. Bunun vebali hala üzerlerindedir. Pardon demekle halledilecek bir konu değildir. Müsaade edenlerden de hesap sorulmalıdır.
Çözüm süreci çıkmazı
1998’de PKK’nın askeri alanda kesin mağlubiyetiyle terör, ülke gündeminden düşmüş, 2003 yılında ABD’nin Irak operasyonunu sonrasında yeniden filizlenmiştir. TSK’nın PKK’yla mücadelesi, özellikle 2008’den itibaren, sözde askeri vesayetin kaldırılmasına engel olduğu düşüncesiyle, yönetim ve özellikle yandaş medya tarafından kötülenmeye ve itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Buna rağmen 2011 yılına gelindiğinde PKK’nın yeniden askeri alanda mağlup edilmesi söz konusuyken ortaya çözüm süreci safsatası atılmıştır.
Alan, TSK’nın kontrolünden KCK’ya terk edilmiş, asker kışlasından çıkarılmamış, örgütle Oslo’da ortaya çıkan ve yakın bir zamana kadar devam eden müzakereler yapılmıştır. Bunun yanlış olduğunu söyleyenler hainlikle suçlanmış, terör örgütünün devam eden eylemleri provokasyon olarak nitelendirilmiştir.
Tavizler birbirini takip etmiş, bölücü siyaset ve terör örgütü, alınanları kar hanesine yazmış, çıtayı yükseltmiş, isteklerinin kabulü için örgütü de aktif tutmuştur. PYD/PKK-IŞİD mücadelesinin ucu Türkiye’ye dokunduğunda PKK ülkedeki eylemlerini daha da arttırınca onunla da mücadele içine girilmiştir.
IŞİD elde patladı
Suriye’deki kontrolün kaybedilmesinden yararlanan IŞİD, elde ettiği egemenlik alanını, kendisine müsamaha edilen sınırlar dışına (Şii kuşak karşısında Sünni kuşak oluşturmaya hizmet eden saha) çıkıp genişletmek için Kürt bölgelerine saldırdığında ABD’nin tepkisiyle karşılaşmıştır. PYD’nin Suriye kuzeyinde oluşturduğu hâkimiyet bölgesini ve özellikle onun bütünlük arz etmesini tehdit olarak gören Türkiye, başlangıçta doğrudan bir destek vermese de, bazı uygulama ve gösterdiği toleranslarla IŞİD’e fazla ses çıkarmamıştır. Ancak onu terör örgütü olarak ilan etmiş ve IŞİD’le mücadele eden koalisyonun içinde yer almıştır.
Son zamanlarda sınır geçişlerine tahditler getirmesi, ülke içindeki hareketlerini ve imkanlarını kısıtlaması IŞİD’i rahatsız etmiş, gösterdiği tepkiler ve eylemler sonucunda onunla da mücadele içine girilmiştir. Bu kapsamda ABD’yle bir mutabakat sağlanmış, ABD’ye ve koalisyon güçlerine IŞİD’le mücadelede çeşitli imkânlar verilmiştir. Bunun karşılığında da PKK’yla mücadelede, sınır ötesi harekât mutabakatı oluşturulmuştur.
Çelişkiler ve hassas noktalar
PYD, ABD’nin fiili müttefikidir. PKK bağlantılıdır, hatta kendisidir. ABD, Türkiye’nin PKK’yla mücadelesini istemeyerek haklı görmektedir. PKK’yla sınır ötesindeki mücadelede kesinlikle ABD istihbaratına güvenmemelidir. İstihbarat, milli kaynaklardan elde edilmeli ve teyit edilmelidir. PKK/PYD konusunda Batı’nın da durumu farklı değildir.
Diyarbakır’dan kalkan uçaklar anında PKK’ya rapor edilmektedir. Aldatma tedbirleri uygulamamız gerekir.
Güvenli alan, sadece hava operasyonları ve kara ateşleriyle sürdürülemez. ÖSO’yla veya Türkmenlerin teşkilatlandırılmasıyla kontrol yıllar alır. Mülteciler, Türkiye’nin her tarafına dağıldığı için burada toplanması zordur. Kamplardakiler de gelmek istemeyebilir.
Terörle mücadelede bedeli ne olursa olsun sonuna kadar gidilmelidir. Ancak uygulanan yanlış politikaların, bu bedelin ağırlaşmasına sebep olacağı unutulmamalıdır. Özellikle ülke içindeki odakların bilinmesine rağmen bugüne kadar işlem yapılmamasının hesabı sorulmalıdır.
TSK, her şeye rağmen, azim ve başarıyla görevini icra etmektedir. Ancak yönetim, TSK’nın başarısından dolayı ön plana çıkmasından ve itibar kazanmasından çekinmekte, bu nedenle sürekli kendilerini ön planda göstermeye çalışmaktadır.
Yönetim, bugüne kadar yapılan hataları örtmeye, şimdi yapılanları da haklı göstermeye yönelik algı operasyonlarına yoğun bir şekilde devam ettirmektedir.
Uygulamaların, kaybedilen oyların geri kazanılmasına yönelik olduğuna ilişkin yaygın bir kanaat bulunmaktadır.
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ sitesinden 01.08.2015 tarihinde yazdırılmıştır
Son Yorumlar