Etiket arşivi: MİT

MİT DOSYASI : Roboski’den Paris cinayetlerine MİT’in sessiz kaldığı iddialar…

Roboski katliamında MİT’in Genelkurmay’a yanlış istihbarat verdiği ortaya çıkmıştı

Roboski’de çoğunluğu çocuk 34 vatandaşın hayatını kaybettiği hava harekatından önce bölgeden Türkiye’ye terörist eylem yapılacağına ilişkin yanlış istihbarat verdiği Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş‘ın haberiyle ortaya çıkan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kurulduğu günden bu yana yasal sınırlarının dışında faaliyet gösterdiği ortaya çıkan birçok olayla gündeme geldi.

MİT soğuk savaş yıllarında gayri nizami harbin yürütüldüğü en önemli merkezlerden biriydi. 12 Eylül darbesinden önce her biri darbenin zeminini hazırlamak üzere tasarlanan 1 Mayıs, Maraş, Sivas ve Çorum katliamlarındaki rolü hep tartışıldı, önemli bilgi ve belgeler ortaya konuldu. Darbeyi, bağlı olduğu Başbakan’a dahi haber vermeyen MİT, darbeden sonra da yurt içinde ve dışında birçok illegal olayın merkezinde oldu.

Hrant Dink’in öldürülmesinden önce İstanbul Valiliği’nde bir MİT’çinin de katıldığı toplantıda tehdit edilmesi, Zirve Yayınevi cinayetinde yargılanan sanıklardan birinin MİT ajanı olduğu gibi birçok iddia gündeme geldi. MİT, özellikle 17-25 Aralık soruşturmalarından sonra da bir çok farklı iddiayla yan yana anıldı.

Silah dolu TIR’lar

MİT’in son yıllarda karıştığı en önemli olay, sadece iç kamuoyunda değil uluslararası alanda da büyük yankı uyandıran ve Türkiye’nin Suriye’deki çihatçı gruplara destek verdiği iddialarının odak noktasındaki MİT TIR’ları olayı oldu. TIR krizlerinden ilki 1 Ocak 2014’te Hatay Kırıkhan’da yaşandı. MİT’e ait olduğu ortaya çıkan ancak arama yapılması hükümet girişimiyle engellendiği için içlerinde ne olduğu belirlenemeyen TIR’lar, dönemin Hatay Valisi Celalettin Lekesiz’in yazılı talimatıyla yollarına devam etti. 19 Ocak 2014’de, Adana’da jandarma tarafından durdurulan MİT’e ait TIR’lardan ise silah ve mühimmat çıktı.

TIR’ların şoförleri ile refakat eden MİT mensuplarının gözaltına alındığı bu olayda dönemin Adana Valisi Hüseyin Avni Coş ‘hükümet adına devreye girdiğini’ belirterek TIR’ların MİT adına birimler arası sevkıyat yaptığına dair imzalı bir yazıyı soruşturma savcısı Aziz Takçı’ya verdi. Soruşturmada görev alan jandarmalar, savcılar ve arama kararı veren hâkimler ‘darbeye teşebbüs’ ve ‘casusluk’ iddiasıyla tutuklandı. Hükümet yetkilileri TIR’lardaki malzemenin Bayırbucak Türkmenlerine gönderildiğini iddia etti.

Süleyman Şah Türbesi

17-25 Aralık operasyonlarından sonra yaşanan MİT TIR’ları olayını, 30 Mart 2014’deki yerel seçimlere günler kala ortaya çıkan bir ses kaydı takip etti. YouTube’a yüklenen ses kaydında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e ait olduğu öne sürülen dört ses, Suriye’ye ilişkin konuşuyordu.

Ses kaydında Ahmet Davutoğlu’nun “Başbakan, bu (Süleyman Şah Türbesi) bir imkân gibi değerlendirilmeli bu konjoktürde’ dedi” ifadelerini kullandığı belirtilirken

Hakan Fidan’a ait olduğu öne sürülen sesin ise “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesinede saldırtırız” dediği iddia ediliyor. Feridun Sinirlioğlu’nun “Ulusal güvenliğimiz son derece pespaye ucuz bir iç politika malzemesi haline geldi” dediği iddia edilmişti. Buna göre Fidan’ın “Neden illa Süleyman Şah Türbesi ısrarı?” sorusuna Davutoğlu’nun, gerekçenin uluslararası kamuoyunda da kabul görmesi gerektiğini söylediği duyuluyordu.

Almanya’daki casusluk davası

Türkiye adına casusluk yapmakla suçlanan 3 kişi hakkında Federal Yüksek Mahkeme nezdindeki Federal Savcı Bernd Steudl’un okuduğu iddianamede sanıklardan Muhammed Taha Gergerlioğlu, MİT’in gezgin yöneticisi olmakla suçlanıyor. Sanıklar Ahmet Duran Yüksel ve Göksel Güler’in Gergerlioğlu’nun görevlendirmesiyle Almanya’da yaşanan Türkiye ile bağlantılı olaylar ve Türk hükümetine muhalif gruplar, PKK, Gülen cemaati, Ezidiler ve Aleviler hakkında bilgi topladıkları öne sürülüyor.

Roboski sonrası sessizlik

MİT, Roboski katliamından sonra yaptığı açıklamalarda bombardıman kararıyla ilgili herhangi bir istihbarat vermediğini ileri sürmüştü. Oysa ortaya çıkan belgeler, MİT’in olaydan bir hafta önce 21 Aralık 2008’de "Bahoz Erdal" kod adlı Fehman Hüseyin’in bölgede eylem hazırlığında olduğuna ilişkin Genelkurmay’a ilettiği istihbaratın bombardıman kararında belirleyici olduğunu; Genelkurmay Başkanlığı’nın da adli makamlara MİT istihbaratının hava taarruzuna ilişkin karar alma sürecinde önemli rol oynadığını belirttiği ortaya çıktı. Belgeler ayrıca MİT’in söz konusu istihbaratı, olayla ilgili soruşturma yürüten Diyarbakır Başsavcılığı’ndan da saklamaya çalıştığını gösterdi. Buna rağmen MİT’ten konuya ilişkin henüz bir açıklama yapılmadı.

Paris, Reyhanlı, Suruç, Diyarbakır

MİT, çözüm sürecinin başında Paris’te öldürülen 3 PKK’li kadının katili olarak yargılanan Ömer Güney’le ilişkili olarak da gündeme gelmişti. Güney’in Ankara’da 2 MİT yetkilisi ile yaptığı görüşmeye ait olduğu ileri sürülen ses kaydı Güney’in MİT’le bağlantılı olduğu konusunda ciddi soru işaretlerini gündeme getirdi. Ses kaydında Güney’in suikast için MİT’ten para istediği ileri sürülüyordu. MİT ayrıca, Türkiye’yi sarsan birçok önemli eylemde ise gerekli istihbaratı emniyet birimlerine ulaştırmamakla eleştirildi. Reyhanlı’da 5’i çocuk 52 kişinin öldüğü bombalı saldırının yanı sıra 7 Haziran seçimlerinden önce HDP’nin Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırı ve 20 Temmuz’da Suruç’ta Kobani’ye yardım götürmek üzere yola çıkan 33 gencin hayatını kaybettiği intihar saldırılarında da MİT, güvenlik birimlerine önleyici istihbarat vermemekle eleştirildi.

Fidan’la Cem Küçük görüştü mü?

Son dönemde gazetecilere yönelik tehdit dolu yazılarıyla öne çıkan Star yazarı Cem Küçük’ün, MİT ile ilişkileri gündeme geldi. Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, kendisini tehdit eden Küçük’le ilgili olarak MİT Müsteşarı Fidan’a seslendiği yazısında şu soruları yöneltmişti: “Dün gazete köşesinden benim için… ‘İstesek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hâlâ hayatta kalabiliyorsun/ diyen Cem Küçük adlı şahısla…

– Kurumunuzun herhangi bir ilişkisi var mıdır?

– Bu şahsın 30 Ağustos resepsiyonunda sizinle bir odaya çekilip yarım saat süren bir görüşme yaptığı söylenmektedir. Bu doğru mudur?

– Eğer doğruysa… Bu şahısla ne konuştunuz? – Bu şahsın kendi gazete köşesinde size arkasını dayamış izlenimi vererek önüne geleni tehdit etmesinden, kendiniz ve kurumunuz adına rahatsız olmuyor musunuz?” Hakan’ın bu iddialarını Meclis’e taşıyan HDP’li Altan Tan da Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde iddiaların doğru olup olmadığını sordu.

PKK DOSYASI : Uludere’deki skandal istihbarat için Genelkurmay da MİT’i işaret etti

GENELKURMAY’IN, MİT’TEN GELEN ULUDERE İSTİHBARATINA İLİŞKİN MAHKEMEYE GÖNDERDİĞİ BELGEYİ CUMHURİYET GAZETESİ DÜN YAYIMLADI.

34 kişinin hayatını kaybettiği Uludere faciasındaki skandal istihbarata ilişkin Genelkurmay Başkanlığı’nın da Milli İstihbarat Teşkilatı’nı (MİT) işaret ettiği ortaya çıktı.

Cumhuriyet gazetesi, Genelkurmay’ın Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği belgeyi yayımladı. Buna göre MİT’in Uludere’yle ilgili olmadığını savunduğu istihbarat notuna ilişkin Genelkurmay ‘olay günü karar vermede önemli rol oynadığını’ belirtti. Başsavcılığa 28 Mayıs 2012’de gönderilen yazıda Şırnak sınır hattındaki askeri üs bölgeleri ile karakollara saldırı yapılacağına işaret eden duyumlar alındığı belirtilerek şöyle denildi: “MİT Müsteşarlığı’nca 21 Aralık 2011 tarihinde paylaşılan ve Ortasu/Gülyazı bölgesinde 21-30 Aralık tarihleri arasında bir terörist saldırı gerçekleşeceğini ifade ederek olay günü karar verme sürecinde önemli rol oynayan duyum OBİ-PAS (Operasyonel Bilgi Paylaşım Sistemi) üzerinden alınmıştır.”

Genelkurmay, olay günü MİT’ten anlık istihbarat paylaşımı geldiği iddialarını ise yalanlayıp “MİT Müsteşarlığı veya bağlı birimlerince olay günü hava harekatı icra edildiği aşamada söz konusu grubun terörist olmadığına ilişkin hiçbir bilgi, bölgedeki askeri birliklere veya sıralı komutanlıklara iletilmemiştir.” denildi. MİT’in istihbaratından sonra Genelkurmay, karakol ve üs bölgelerini terörist eylemlere karşı uyardı. Genelkurmay Başkanlığı’nın muhtemel eylemlere karşı alınacak tedbirlerini içeren mesaj emri 28 Aralık 2011 saat 14.00’te (bombardımandan 7 saat önce) ilgili birliklere gönderildi.

MİT DOSYASI : Almanya’da yargılanan MİT’çiler Türkiye’yi 7. ülke olarak mı ekletecek ?

Almanya’da MİT ajanlığı faaliyetlerinde bulunmak suçlamasıyla yargılanmasına devam edilen Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın eski danışmanı AK Partili Muhammed Taha Gergerlioğlu ve elemanlarının casusluk eylemleri, Alman iç istihbarat teşkilatı Federal Anayasayı Koruma Örgütü’nün 2014 senesinde yürürlüğe koyduğu “360 derece çalışması” sayesinde ortaya çıkarıldı.

Gergerlioğlu yüzünden Türkiye’nin gelecek yılki istihbarat raporunda ajanlık faaliyetleri açıkça zikredilen 6 ülkeyle birlikte kaydedilmesi, dolayısıyla kamuoyuna açıklanan yazılı raporlarda yer alması söz konusu. “MİT’in gezgin yönetici elemanı” sıfatıyla hakkında ağır suçlamalarda bulunulan Gergerlioğlu davasına bu zaviyeden bakmakta fayda var. Mesele birkaç şahısla sınırlı değil, bizzat koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarı söz konusu.

Neyi kastettiğimi açıklayayım. Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere’ye bağlı İstihbarat Teşkilatı’nın 2014 yılı raporunda Almanya’da casusluk eylemleri yaptıkları gerekçesiyle isimleri, yöntemleri ve faaliyetleri açıkça zikredilen 6 ülke yer alıyor. İlk kategoride (ve öncelikli takip altında olan) sırasıyla Rusya, Çin ve İran bulunuyor. ‘Diğer devletler’ başlığı altında ise yine takip sırasına göre Kuzey Kore, Pakistan ve Suriye (rejimi) gibi ülkelerin kayda geçirildiği gösteriliyor. Bu ülkelerin arasına Gergerlioğlu yüzünden Türkiye’nin de alındığını düşününüz! Aslında Gergerlioğlu sadece bir figür. “MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Almanya’daki vekili” olarak tanımlanan bu şahsa değil, asıl Erdoğan’ın “sır küpüm” dediği Fidan’a bakmak gerekiyor. Yani Türkiye eğer raporda 7’inci ülke olarak anıldığı takdirde bunun sorumlusu elbette ki Hakan Fidan olacak.

Yukarıda isimleri sıralanan ülkelerle ilgili dikkatinizi çeken nedir? Hiçbirinde demokrasi yok. Otokrasi, totalitarizm, despotizm, diktatörlük gibi yönetimlerle tarif ediliyorlar. Yabancı istihbarat örgütlerinin büyük paralar harcamak suretiyle casusluk faaliyetlerinde bulunduklarını anlatan raporda geçen şu ifade ise Gergerlioğlu’nun eylemleriyle örtüşmesi bakımından dikkat çekiyor: “Bunların diğer bir araştırma alanları da ülkelerindeki sisteme muhalif gruplardır.” (S.140). Gergerlioğlu ve iki elemanının (Göksel Güler, Ahmet Duran Yüksel) yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında üçlünün “E-mail yazışmaları, SKYPE, Viber, Tango bağlantıları üzerinden 20 bin 700 görüşme yaptıkları, kayda geçirilen bu içeriklerden ise toplam 3 bin 300 sayfalık doküman oluşturulduğu” açıklandı. Ayrıca, Gergerlioğlu’nun şahsi telefonundan ise bazıları ‘gizli’ ibareli olmak üzere 300 belge çıktığı belirtildi.

İlgili duruşmada şahit olarak ifade veren Eyalet Kriminal Dairesi Komiseri Steffen Blasius, “Gergerlioğlu’nun bir yazışmasında, “Bunları MİT bilmeli”, “YİM’deki her şey MİT’te değerlendiriliyor” diye yazdığını, diğerinde ise “MİT, IŞİD’e sızdı. Yabancı istihbaratlar deşifre etti.”, “PKK silahlanıyor. Endişe etmeyin IŞİD’e karşı kullanacaklar.” şeklinde ifadeler kullandığını, bir WhatsUp görüşmesinde ise, “İsmail El Buti isimli bir şahsa 500 Milyon Dolar verilmesi” ve “İsviçre bankalarına vekâlet verilmesi” dediğini” açıkladı. Gergerlioğlu’nun incelenen elektronik posta adresinde ise ‘Recep Tayyip Erdoğan’a verilmek üzere’ yazılı notlar bulunduğunu aktardı.

Diğer bir tanığın ifadelerine göre ise Gergerlioğlu’nun telefonunda bulunan ‘dosyalarda’ ise şu bilgiler yer aldı: “Türkiye’deki emniyet teşkilatına gönderilen resmi ihbar ve şikâyet yazıları ile ‘çok gizli’ ibareli yazışmalar, İstanbul savcısına ‘tehdit var’ notlu ihbar mektubu ve gazeteci tutuklatma yazısı, görevden alınacak polislerin isimleri, aralarında El Kaide’nin de bulunduğu çeşitli örgütlere mensup olduğu iddia edilen kişilere ait isim listesi, ‘İsrail-İstanbul silah ticareti’, çeşitli gençlik örgütlerinin isim listeleri, Erbil’deki Kürtlerle yazışmalar, valilik, emniyet, jandarma ve TEM’e gönderilen yazılar.” Devam edeceğiz.

GENELKURMAY DOSYASI /// CHP’li Bayır : Ges, MİT’e Bağlanmasaydı Şehit Vermemiz Önlenebilir Miydi ?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren görev ve sorumlulukları Genelkurmay Başkanlığı’ndan alınarak MİT’e bağlanan, Genelkurmay Elektronik Sistemleri’ni (GES) Meclis gündemine taşıdı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren görev ve sorumlulukları Genelkurmay Başkanlığı‘ndan alınarak MİT‘e bağlanan, Genelkurmay Elektronik Sistemleri’ni (GES) Meclis gündemine taşıdı.

Bayır, Başbakan Davutoğlu’nun yazılı olarak cevaplaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, "Son zamanlarda yaşanan terör olaylarında, istihbarat bilgilerini, zamanında ve doğru olarak toplayarak ilgili birim ve komutanlıklara gerekli önlemleri alması için kurulan GES’in, MİT‘e bağlanması ile TSK’nın, istihbarat zaafiyatının oluştuğunu düşünüyor musunuz?" diye sordu.

1957 yılında kurulan ve TSK‘nın ihtiyaç duyduğu muhabere ve elektronik istihbaratı sağlayan ve yurt geneline yayılmış birimleri bulunan Genelkurmay Elektronik Sistemleri Komutanlığı (GES ) dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın direktifiyle 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren görev ve sorumlulukları Genelkurmay Başkanlığından alınarak MİT‘e bağlandığını hatırlatan Tacettin Bayır, şunları kaydetti: "Dönemin başbakanı, bakanları ve AKP ve yandaşlarının Türkiye’de askeri vesayet için çalışan karanlık güçler amaç dışı kullandıkları bir mevziyi daha kaybetti naraları atarak ne büyük iş başardıklarını topluma anlatıyorlardı. Söz konusu Genelkurmayın görev alanındaki devir işlemleri de Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu kapsamında gerçekleştirilmişti.

Bilindiği gibi GES’in elindeki elektronik imkanlar ve ileri teknoloji ne Emniyet’te ne Jandarma’da ne de başka bir güvenlik biriminde mevcut değildir. GES elindeki bu güçle Türkiye sınırları dahil yakın çevresindeki hemen her türlü dinlemeyi yapabilmektedir. Özellikle terör saldırılarının önlenmesi adına büyük sorumluluk taşıyan bu birim büyük can kayıplarının verildiği Dağlıca ve Iğdır’da gerçekleştirilen terör saldırılarda görevini yerine getirememiştir."

Bayır, şu soruları yöneltti: Sizin sorumluluğunuzdaki MİT ve Emniyet’in hazırladığı istihbarat raporlarının basına yansıdığı kadarıyla, PKK‘nın eylem stratejisini değiştirdiği ve bundan sonraki süreçte kırsal alanda eylemde bulunmayacağı yönünde değerlendirmelere yer verilmiştir. Bu konuda hazırlanan istihbarat raporlarının, TSK‘nın da eylemlere hazırlıksız yakalanmasına neden olduğunu düşünmüyor musunuz? Bu istihbarat raporlarıyla ilgili bir inceleme başlatacak mısınız?

Genelkurmaydan alınarak MİT’e bağlanan GES’in en önemli sorumluluğunun istihbarat bilgilerini, zamanında ve doğru olarak toplayarak ilgili birim ve komutanlıklara gerekli önlemleri alması için servis etmek değil midir? Özellikle Dağlıca‘da Askerlerimizin ardı ardına pusuya düşmesi ve saldırıda 200-300 PKK’lının görev alması, bunların yerinin ve eylem zamanlarının tesbiti konusunda istihbarat zafiyetinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının yerine GES’e AKP hükümetine yakın isimlerin alınmaya başlandığı, yani tecrübeli uzmanların yerine güvenlik birimlerinden AKP‘ye yakın isimlerin getirildiği doğru mudur?

AKP’den milletvekili adayı olan ve bir takım güçler sayesinde tekrar müsteşarlığınıza getirilen Hakan Fidan’ın bu birimin sorumluluğunu yerine getirebildiğini düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız ne zaman görevden alacaksınız?

TSK’nın daha önce kullandığı GES Genelkurmay Elektronik Sistemi MİT’e devredilmeseydi, şehit vermemiz önlenebilir miydi?

TSK’nın daha önce kullandığı GES Genelkurmay Elektronik Sistemi MİT’e devredilmeseydi, şehit sayımız daha az olur muydu?"

MİT DOSYASI : ‘İstihbarat A.Ş.’yi MİT-Emniyet çökertti

IŞİD’in Suriye ve Türkiye sınırlarındaki faaliyetleri ile bölgedeki muhalif gruplar hakkında topladıkları bilgileri para karşılığında istihbarat servislerine satan Suriyeli Menedi Alsaid’in kurduğu casusluk şebekesi MİT ve Emniyet işbirliğiyle çökertildi…

Mersin’de, MİT’in ve Emniyet’in koordineli çalışması sonucu, IŞİD’in Suriye ve Türkiye sınırlarına yakın faaliyetleri, Suriye’de Türkmen bölgelerinin bulunduğu cepheler ve değişik muhalif gruplar hakkında topladıkları bilgileri para karşılığında muhtelif istihbarat servis yetkililerine sattıkları tespit edilen “casusluk” şebekesi çökertildi. Mersin Savcılığı’nın talimatı ve mahkeme kararıyla gerçekleştirilen operasyonda, örgütün lideri olduğu tespit edilen Menedi Alsaid (24) ve bağlantılı 6 kişi gözaltına alındı.

Alsaid’in, edindiği istihbari bilgileri derlediği gizli bir “basın bürosu” da gün yüzüne çıkarıldı. Son derece gizli yürütülen operasyonla istihbarat şebekesi ortaya çıkarılırken, şebekenin Türkiye aleyhinde kullanılabilecek bilgi arayışında olduğu da belirlendi.

Şebekenin, bazı batı ülkeleri, Türkiye’ye komşu bazı ülkeler ve bazı Körfez ülkelerinin istihbarat servisleriyle teması ve bu servislerin bazı elemanlarıyla para alışverişleri saptandı.

Parayla servis

Milliyet’in aldığı bilgiye göre, Menedi Alsaid, bağlantıda olduğu kişilerle birlikte bir şebeke kurdu. Şebeke üyeleri muhtelif yabancı servisler ve şahıslarla irtibata geçti.

Duyumu alan güvenlik birimlerinin başlattığı istihbari çalışmalar sonucu, Menedi Alsaid’in faaliyetleri sırasında deşifre olmamak amacıyla Muhaned Alsıd, Muhanned Tarıf, Muhanned Sıhatıye, Muhammed El Hamed El Esadi gibi çeşitli isimler kullandığı anlaşıldı. Alsaid’i takibe alan istihbarat birimleri, bu kişinin özellikle Suriye’de topladığı bilgileri muhtelif yabancı ülke servislerine ve görevlilerine servis ettiğini tespit etti.

Savcılık onayı ile baskın

Menedi Alsaid’in Türkiye içinde para karşılığı istihbarat casusluğu yaptığı, bu bağlamda Türkiye aleyhindeki bazı tespitleri ve bilgileri de aynı şekilde muhtelif yabancı servis ve çalışanlarına servis etme ihtimalini değerlendiren istihbarat birimleri, Türkiye’yi sıkıntıya sokabilecek böyle bir durumun yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Mersin Emniyet Müdürlüğü ile temas kurdu.

Koordineli yürütülen teknik takip çalışmaları sonuç verdi ve bu kapsamda Menedi Alsaid’in Türkiye’de, Ömer Huvi, Ramel Alsid, Ebu Vaham Abdulkerim Jarba, Ebu Ramiz Abrama, Taofik Alfaris, Halid Hatib ve Yıhya Hatib adlı şahıslarla bağlantısı da ortaya çıkarıldı.

Çalışmaların olgunlaşması üzerine Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan alınan izinle operasyon başlatıldı. Mahkemeden alınan kararla önceden belirlenen adreslere baskın yapıldı.

1 Eylül 2015’te gerçekleştirilen baskınlar sonucu, istihbarat casusluğu yaptıkları iddia edilen Menedi Alsaid, Yahia Ahmad Khatıb, Khalid Ahmad Khatıb, Taofik Alfarıs, Ebu Vaham Abdulkerim Jarba ve Ramel Alysed (Alsaid) isimli kişiler gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüpheliler, 4 Eylül’de adliyeye sevk edildi. Savcılık tarafından sorgulanan şüpheliler 4 Eylül’de tutuklanma talebiyle Mersin 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne çıkarıldı.

Menedi Alsaid için denetimli serbestlik kararı verilirken, Adana’daki bekleme merkezine gönderildiği, buradan sınır dışı edileceği ifade ediliyor.

Gizli basın bürosu kurdu

İstihbarat örgütünün lideri olduğu belirtilen Menedi Alsaid’in, 1991 Suriye Haseke doğumlu olduğu, sorgusunda Sünni-Arap olduğunu anlattığı kaydedildi. Şüpheliye, Irak’a giderek temaslarda bulunmak, yabancı istihbaratçılarla görüşmek, muhtelif istihbarat servisleriyle bağlantılı olduğunu düşündüğü kişilerle bilgi alışverişinde bulunmak ve bu faaliyetleri esnasında bazıları düzenli olmak üzere para almak suçlaması yöneltildi. Türkiye’deki istihbari faaliyetlerini yürüttüğü gizli bir basın bürosunda, Suriye’deki cepheler ve muhaliflere ilişkin bilgileri derlemekle suçlanan Alsaid’in, bütün bu suçlamaları kısmen kabul ettiği bildirildi. (Türker Karapınar/Milliyet)

MİT DOSYASI /// VELİ AĞBABA : MİT, kişisel istihbarat teşkilatı olmuş

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “AKP’nin milletvekili adaylarının paralelci olup olmadığını araştıran, İnsanların sosyal medya paylaşımlarını takip eden MİT, PKK’nın yollara döşediği mayınları araştırmıyor” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, il ve ilçe yöneticileriyle birlikte Doğanşehir’e bağlı Eskiköy, Çığlık, Şatıroba, Çömlekoba, Güroba, Topraktepe, Yokoru, Fındık, Çavuşlu, Polat, Dedeyazı, Karaterzi, Yuvalı ve Suçatı mahallelerini ziyaret ederek, vatandaşlarla uzun süre sohbet etti.

CHP, İZİN VERMEYECEK

7 Haziran seçimleri sonrasında yaşanılan gelişmeleri değerlendiren CHP Milletvekili Ağbaba,”Biz 7 Haziran seçimlerinde halkımızın verdiği mesajı almaya çalıştık. Türkiye’nin istikrara kavuşması, barış içinde, huzur içinde yaşayabilmesi için üzerimize düşen çabayı göstermeye çalıştık ama Saray buna izin verilmedi. Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi kendi partisi gibi yönetmeye çalışıyor.Kendine sadakatle bağlı insanlarla bu işi yürütmeye çalışıyor. Türkiye, Tayyip Erdoğan’ın istediği şekilde yönetilmeyecek. CHP buna izin vermeyecek.” Dedi.

TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE GÖMÜLECEK

“Dünya’nın hiçbir ülkesinde, hiçbir siyasi parti oyları düşmeye başladıktan sonra tekrar seçim kazanamamıştır” diyen Ağbaba, “ AKP, 1 Kasım seçimlerinde ağır bir darbe yiyecektir. Ne kadar gerginliği tırmandırsalar da, ne kadar yoksul çocukları ölüme gönderseler de Erdoğan ve AKP bu seçimlerde istediği sonucu alamayacaktır. Dünyadaki tüm diktatörler gibi o da basına baskı yapıyor,siyasi partilere baskı yapıyor. Kendi gibi düşünmeyen herkese baskı yapıyor. Türkiye’de hiçbir zaman yaşanmayan şeyler yaşanıyor. Aralarında Malatya firmalarının da olduğu Doğu illerinden giden otobüs firmalarına saldırılar düzenleniyor. Hiçbir zaman bu kadar ırkçı dalga , bu kadar bölücü dalga yaşanmamıştı. Ama bunlar da AKP’nin iktidarda kalmasına yetmeyecek. Tayyip Erdoğan’ın partisi er geç tarihin çöplüğüne gömülecek.”ifadelerini kullandı.

KİŞİSEL İSTİHBARAT TEŞKİLATI

Türkiye’nin seçimlerden sonra olağanüstü bir dönemle karşı karşıya olduğunu belirten CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Artık 10’ar 10’ar şehit haberi geliyor. Dağlıca’da 16 asker,Iğdır’da 13 polis güpegündüz şehit ediliyor. Terör saldırılarını şiddetle kınıyoruz. Saldırıları PKK yapıyor, ama bunun en büyük sorumlusu hükümettir. Dünya’nın her yerinde istihbarat teşkilatları var. Bu teşkilatlar, halkın , devletin güvenliğini sağlamak için çalışıyor. Türkiye’nin Milli İstihbarat Teşkilatı denilen kurumu Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel kurumu haline gelmiş. MİT, AKP’nin milletvekili adaylarının paralelci olup olmadığını araştırıyor.İnsanların sosyal medya paylaşımlarını takip edip, Tayyip Erdoğan’a hakaret yapılıp yapılmadığını inceliyor.Hiç kimse döşenen mayınları bulmak için çalışmıyor, eylemlerle ilgili işlem yapmıyor. MİT, kişisel istihbarat teşkilatı olmuş” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE VE ORTADOĞU’YA BARIŞ CHP’YLE GELİR

Ağbaba,1 Kasım seçimlerinin ardından sadece Türkiye için değil Ortadoğu’ya da barış gelmesi için Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına ihtiyaç olduğunu belirterek, Türkiye’ye huzurun CHP’nin iktidarın ana gövdesini oluşturacağı bir yapıyla sağlanacağını kaydetti.

MİT DOSYASI /// CHP’li Nurlu : MİT, Tayyip İstihbarat Teşkilatı (TİT) haline geldi

CHP Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)’nın, sadece saraya hizmet eden özel Tayyip İstihbarat Teşkilatı (TİT) haline geldiğini iddia etti. Nurlu, yaptığı açıklamada…

MANİSA (CİHAN)- CHP Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)’nın, sadece saraya hizmet eden özel Tayyip İstihbarat Teşkilatı (TİT) haline geldiğini iddia etti. Nurlu, yaptığı açıklamada, "AKP güdümündeki kitleler, saraydan aldıkları talimatlarla kendilerinden olmayan herkese saldırıyor, yakıp yıkıyor. Toplumda oluşturulan kin ve nefretle insanlar birbirine düşman edilmek isteniyor. Devletin memuru olan valiler ve emniyet müdürleri ise sadece olayları seyrederek, iktidarı koruma derdinde. Biz bu oyunları 12 Eylül 1980’den önce görmüştük. Aynı acıların yaşanmaması için tek dileğimiz, en kısa zamanda barış ve huzurun sağlanmasıdır.” dedi.

‘AKP, 12 EYLÜL’ÜN DARBECİ ZİHNİYETİNİ AYNEN DEVAM ETTİRİYOR’

12 Eylül 1980 askerî darbesiyle demokrasinin askıya alındığını, bütün siyasi partilerin kapatıldığını hatırlatan Nurlu, “Basın susturulmuş ve özgürlükler tamamen yok edilerek, binlerce insan cezaevlerinde işkencelerde can vermiştir. 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşı büyütülerek asılması, tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. 12 Eylül darbesi demokrasiyi, özgürlükleri, insan haklarını yok ettiği gibi ülkenin düşünce sistemini değiştirmiş ve toplumda yeni bir düşünce ve kültür sistemi oluşturulmuştur. Bu sistemin ürünü olan AKP, 12 Eylül’ün darbeci zihniyetini aynen devam ettirmektedir.” diye konuştu. AK Parti’nin yaptıklarına bakıldığında, 12 Eylül zihniyetinden bir farkı olmadığının görüldüğünü iddia ederek, “Çünkü dönemin derin devleti de önce ülkeyi kan gölü haline getirmiş, sonra faşist darbeyle yönetime el koymuştur. Demokrasiyi yok etti dediğimiz 12 Eylül darbecileri, 1983 seçimlerinde destekledikleri parti iktidar olamadığında sandık sonuçlarını kabullenmek zorunda kalmışlardı fakat bugün Cumhurbaşkanı, halk iradesinin yansıdığı sandık sonuçlarını hiçe saymış ve ülkeyi yeniden seçime götürerek, ağır bir demokrasi darbesi yapmıştır. 12 Eylül özentisi içindeki AKP ve Cumhurbaşkanı’nın, terör örgütlerinin ülkeyi kan gölüne döndürmesinden yararlanarak, 1 Kasım seçimlerinden başkan çıkmayı amaçladığı ve diktatör olarak ülkeyi yönetmek istediği, bir AKP milletvekilinin seçim sonuçlarını tanımayacaklarını ve Recep Tayyip Erdoğan’ı başkan yapacaklarını açıkça ifade etmesinden anlaşılmaktadır.” dedi.

‘ÜLKE KAOS ORTAMINA SOKULDU’

Bu amaçla ülkenin bir kaos ortamına sokulduğunu öne süren CHP Milletvekili Mazlum Nurlu, her gün şehit haberleri geldiğini, gazetecilerin ölümle tehdit edildiğini, ilçelerde sokağa çıkma yasakları ve sıkıyönetim uygulandığını söyledi. Muhalefete, basına, sivil toplum kuruluşlarına karşı baskı ve saldırılarla toplumun sindirilmeye çalışıldığını savunan Nurlu, “Faşist darbeler döneminde bile demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü ve basın özgürlüğünü savunan CHP, her zaman darbelere karşı olmuştur. Asker olsun, sivil olsun demokrasiyi yok etmek isteyen her türlü anlayışa karşı CHP dimdik ayakta olacaktır. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde herkes sağduyulu davranmalı ve toplumda yaratılmak istenen düşmanlıklara karşı el ele vererek, barış ve huzur beraber sağlanmalıdır.” dedi. CİHAN

IŞİD DOSYASI : MİT referanslı Suriyeliler kayıplara karıştı

IŞİD’in Türkiye içinde eylem yapabileceği yönündeki istihbarat raporlarının devletin zirvesinde, Milli Güvenlik Kurulu’nda ele alınması ve önlemlerin sıkılaştırılmış olmasına karşın, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar arasındaki cihatçıların hiçbir şekilde kayıt altına alınmadan ülkeye sokulduğu ortaya çıktı.

Hükümet, Suriye politikasında bir skandala daha imza attı. IŞİD’in Türkiye içinde eylem yapabileceği yönündeki istihbarat raporlarının devletin zirvesinde, Milli Güvenlik Kurulu’nda ele alınması ve önlemlerin sıkılaştırılmış olmasına karşın, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar arasındaki cihatçıların hiçbir şekilde kayıt altına alınmadan ülkeye sokulduğu ortaya çıktı. Aydınlık’a ulaşan bilgilere göre Suriye krizinin başında, sığınmacılar yeni yeni Türkiye’ye gelirken, sahadan ilk elden bilgi alabilmek için MİT bölgede çalışma başlattı. İlk aşamada Suriyeli sığınmacıların arasındaki “cihatçı” olabilecek isimler saptanıp, bu kişilerin kayıt altına alınmadan Türkiye’ye girmesi sağlandı. MİT’in referansıyla Türkiye’ye alınan bu kişilerin sayısı, son 3 yıl içinde 7-8 bine kadar ulaştı. MİT, bu kişilerin bir bölümünü Suriye’de kullanırken diğer bölümleri- ni de “irtibat noktası” olarak değerlendirdi.

Son MGK toplantılarının yanı sıra güvenlik koordinasyon toplantıları sırasında da, IŞİD’in Türkiye’deki eylem potansiyeli ayrıntılı istihbarat raporları ile gündeme taşındı. İşte bu sırada, MİT’in referans olup, istihbarat anlamında yararlanmak ve sahada kullanmak için kayıt altına almadan Türkiye’ye getirdiği çok sayıda Suriyelinin kayıplara karıştığı anlaşıldı. Suriyelilerin önemli bir bölümünün büyük kentlere giderek izlerini kaybettirdiği, bazılarının Avrupa’ya, Balkanlara ve Kafkasya’ya geçmiş olduğu ortaya çıktı. Çalışmaların derinleştirilmesiyle, kayıt altına alınmadan Türkiye’ye sokulan Suriyelilerin bir bölümünün ise IŞİD’in uyuyan hücrelerine katıldığı ya da onlarla temasa geçmiş olduğu anlaşıldı. Bu süreçte Emniyet harekete geçse de net bir sonuç alınmadı. Emniyet’in büyük illerde, hassas çalışma yürüttüğü belirtiliyor.

IŞİD DOSYASI : Fransa istihbarat vermedi, Tüm bağlantılarını MİT çözdü

Amsterdam-Paris treninde katliama hazırlanırken etkisiz hale getirilen Faslı Eyüp el-Kazzani’nin 10 Mayıs’ta İstanbul’a geldiği kesinleşti. El-Kazzani hakkında Fransız istihbaratının bilgi geçmediği belirlendi. Saldırganın bağlantılarını MİT çözdü.

Eyüp el-Kazzani’nin tüm bağlantılarını Türk Milli İstahbarat Teşkilatı (MİT) ortaya çıkardı.

MİT’in tespitlerine göre, Fas pasaportlu 26 yaşındaki saldırganın, Germanwings Havayolu şirketi ile Berlin üzerinden İstanbul’a geldiği belirlendi.

Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Türkiye’ye giriş yapan Eyüp el-Kazzani, İstanbul’da bir otelde 5 gün konakladı, otelden ayrıldıktan sonra izini kaybettirdi. Türk istihbarat birimlerine göre El-Kazzani, yasadışı yollarla Suriye’ye geçti ve daha sonra hiç Türkiye’ye giriş yapmadı.

MİT’in şüphesi haklı çıktı

İspanyol polisinin El-Kazzani’yi takibe aldığı, zanlının Fransa’ya geçme ihtimali üzerine Fransız polisine bilgi verdiği ancak Fransa’nın elindeki istihbarat bilgilerini Türkiye ile paylaşmadığı anlaşıldı.

MİT, Fransız istihbaratının elindeki bilgileri paylaşmamasına rağmen El-Kazzani’nin IŞİD’le bağlantısı olabileceği bilgisine ulaştı.

MİT, 21 Mayıs 2015 tarihinde tüm kurumları uyararak El-Kazzani’nin takibe alınmasını ve yakalanmasını halinde gerekli yasal işlemlerin yapılarak sınırdışı edilmesini istedi.

22 Mayıs 2015’te El-Kazzani ile ilgili Türkiye’ye giriş yasağı konuldu ve yakalanması halinde gerekli yasal işlemlerin yapılması için karar alındı. Ancak Fransız istihbaratının gerekli bilgileri paylaşmaması nedeniyle El-Kazzani’nin, yakalama kararından 11 gün önce yani 10 Mayıs’ta Türkiye’ye giriş yaptığı anlaşıldı.

26 Avrupa ülkesinde görüldü

1989: Fransa’nın Tetuan kentinde doğru

2007: İspanya’nın başkenti Madrid’e yerleşti ve 2 yıl yaşadı. Bu süre içinde 2 kez uyuşturucu kaçakçılığından tutuklandı.

2009: İspanya’nın güneyindeki Algesiras kentine gitti ve burada cihatçı fikirlerle tanıştı.

2012: İspanya’nın Fas’taki toprağı Ceuta’ya gitti ve burada uyuşturucu kaçakçılığından tutuklandı.

2014: Şubat ayında Fransa’ya geçti. İspanyol istihbaratı Fransız istihbaratını uyardı. Ancak Fransa’da bulunamadı. İspanyol istihbaratı bu sürede El-Kazzani’nin Türkiye üzerinden Suriye’ye geçtiğine inanıyor.

2015: 10 Mayıs’ta Berlin’den İstanbul’a uçtu. 21 Ağustos’ta Brüksel’e döndü.

SURİYE DOSYASI : Suriye’deki ” Göz’ümüz”

Önce Uludere… İstihbarat var mı, yok mu? Varsa kim verdi, yoksa kim vermedi? Koca devletin istihbarat birimlerine ne olmuştu?

Şimdi, uçağımızın "Suriye tarafından düşürülmesi"… Ağzı olan konuşuyor; konuştukça da sadece muamma artıyor, çelişkiler yumağı büyüyor. Uçağımızın neyle, nerede, nasıl düşürüldüğünü bile netleştiremedik. Son olarak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç "şahsi kanaatini" açıkladı; "Vurulma biçimi, füzeyle veya füze benzeri bir başka aygıt ile yapılmış olabileceğini gösteriyor"muş!..

Şaka gibi!.. İki pilotumuz şehit… Olayın üzerinden 20 gün geçti, halimiz bu. Elin adamı ise dalgasını geçiyor. Önce Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’dan ‘imalı’ mesajlar geldi, şimdi de ABD Dışişleri yetkililerinden…

Hürriyet’in Washington Muhabiri Tolga Tanış bugün yine başarılı bir habere imza atıp bir ABD Dışişleri yetkilisi ile düşürülen jetimizi konuşmuş. Adam konuşmaktan çok, resmen hem Türkiye hem de Başbakan Erdoğan’la kafa bulmuş. Söylediklerini ben hazmedemedim, bizimkileri bilmem.

Şu laflara bakar mısınız?

"Uçak uluslararası sularda mı, Suriye karasularında mı vuruldu? Füzeyle mi vuruldu, uçaksavar ateşiyle mi? Ne fark eder? Sonuçta bizim için müttefiğimizin bir uçağının vurulmuş olması önemli. Türkiye bu konuda ne kadar çok yüksek sesle konuşursa o kadar inandırıcı olacağını düşündü. Sanırım o yüzden Başbakan’a açıklama yaptırdılar. Bu, tıpkı İngilizce bilmeyen birine bağırarak konuşan Amerikalıların durumuna benziyor. Ancak biz, bu tartışılan konularda hiçbir detayı açıklamayacağız."

Ne demek istiyor? Başbakana o açıklamaları kim yaptırdı, kim bağırttırdı? ABD’nin bildiği detaylar neler, bunları niye açıklamıyorlar? Şeytan ayrıntıda gizli olduğu için mı?

ABD yetkilisi, aynı açıklamada Başbakan Erdoğan’ın karizmasını ikinci kez çiziyor. Hani Obama-Erdoğan’ın "kanka" olduğu söyleniyor ya… Evet ABD nezdinde Erdoğan’ın tek "dostu" Barack’tı. Anlaşılan artık o da selamı-sabahı kesmiş. İşte o ABD yetkilisi, bir anlamda bu ‘acı son’u duyuruyor … Uçağımızın düşürülmesinden sonra Başkan Obama, Erdoğan’ı hiç aramamış. Üst düzey ABD’limizin yorumu şu:

"Bu tamamen Beyaz Saray’ın kendi içinde yaptığı değerlendirmelerin sonucu. Ancak: ‘Uçak düştükten sonra Obama neden aramadı?’ diye soruyorsanız hikâyenizi buldunuz demektir (gülüyor). Eminim bunda birçok etken vardır. Bu konuda net bir yorum yapamam."

Uludere’den sonra uçak işi de tamamen Erdoğan’a ihale edilecek. Jetimizi neyin vurduğu kesin olmasa bile "füze, uçaksavar" -her neyse- bir şeyler Erdoğan’ı kesinlikle vuracak gibi desem…

Bülent Arınç’ın: "Türkiye’ye bölge devleti olmak yetmez. Dünya devleti oluyoruz." sözlerini hatırlıyorum da…

Türkiye’ye ne mi oldu? "Göz"ü kör oldu!..

Bu benim şahsi kanaatim değil… Erdoğan’ın sağ kolu, AKP’nin Dış İlişkiler’den sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve dahi MİT’e, daha doğrusu Müsteşarı Hakan Fidan’a çok yakın isimlerden Ömer Çelik’in itirafı!..

Silivri’deki son günlerimdi. Habertürk’te Enine Boyuna adlı programda izledim Ömer Çelik’i. Konu MİT yöneticileri hakkındaki soruşturma ile başlayan krize geldi. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir şey olamayacağını anlattı Çelik:

"Müsteşar gitse tutuklanacak, fiilen Başbakanın dokunulmazlığı kalkacaktı." vs. dedi. Ardından MİT Müsteşarı’nın önem ve fonksiyonunu şöyle açıkladı:

"Sizin İstihbarat Başkanı’nız devletin bütün gözü kulağı olmuş Suriye konusunda. Suriye’ye tümüyle onun getirdiği bilgilerle bakıyorsunuz. Suriye konusunda devletinizin bütün imkan ve kaabiliyetlerine hassasiyet göstermek durumundasınız. Oradaki her şeyi sokak sokak bilmek durumundasınız. Bu kadar büyük bir sınırın var, büyük güvenlik tehdidi oluşturabilecek bir şey. MİT’i tam da o günlerde kendi iç sorunlarıyla uğraşan bir mekanizma haline getirdiğiniz andan itibaren devletin Suriye’ye bakan bütün gözünü kapatıyorsunuz; bütün perdelerini kapatıyorsunuz…"

Ört ki, ölem!.. Koca Suriye işi bir ben-i ademe bağlanmışsa… Savcı tutuklamasa bile, Allah geçinden versin, hayatını kaybetse… Suriye’de "sokak sokak" ne arıyor, ne yapıyorsak… Suriye’yi "sokak sokak bilen" bir zat veya kurum, jetimizin başına geleceği/geleni bilmiyorsa…

Suriye’ye bakan bütün gözümüz "kör" olmuş demektir…Ucuz yırttık ve daha başımıza gelecek çok iş var demektir!..

6 ay önce MİT’in 85. kuruluş yıldönümü münasebetiyle Müsteşar Hakan Fidan’ın medya temsilcilerine verdiği brifingi düşünüyorum da… Fidan, nasıl da "Yabancı istihbarat örgütlerinin yöneticilerinin MİT’ten övgüyle söz ettiklerini, ‘bölgenin parlayan yıldızı’ nitelemesi yaptıklarını" anlatmıştı… Ama bunu "yeterli" görmediğini, "global ölçekte başarılı olmayı hedeflediğini" söylemiş, süre de vermiş: "2-3 yıl." demişti. Ve hedef yakalandığında MİT çok geçmeden, 2-3 yıl içinde bölgesel güçten küresel güce dönüşüp "dünya yıldızı" olacaktı!..

Bilanço; Uludere… Jetimizin düşürülmesi… Ve bilmediğimiz nice işler.

Milli İstihbarat’ımızın "Türk yıldızı" olmasına razıyım!..

Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ, 11 Temmuz 2012
na741954